Haberler

Üsküp’ten destek: Balkanlardaki camilerin tac-ı şahı Ayasofya’dır

Ayasofya Camisi’nin yeniden ibadete açılacak olması başta Balkanlar olmak üzere dünyadaki tüm Müslümanlar için sevinç kaynağı olurken, 24 Temmuz Cuma günü eda edilecek ilk namaz heyecanla bekleniyor.

Kuzey Makedonya’nın başkenti Üsküp’teki tarihi Dükkancık Camisi ile Murat Paşa Camisi imam ve vaizleri, Ayasofya Camisi’nin yeniden ibadete açılmasını değerlendirdi.

Murat Paşa Camisi vaiz ve hatibi Süleyman Baki, İslam dünyası ile bütün Müslümanların tarih boyunca önemli mabetlerinden biri olan Ayasofya Camisi’nin yeniden aslına geri dönmesini “tarihi bir karar” olarak nitelendirdi.

Ayasofya’yı Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinin ardından kendi vakfiyesine dahil ederek camiye çevirdiğini anımsatan Baki, asırlar boyunca ibadet edilen caminin bir merkez haline geldiğini söyledi.

Uzun bir aradan sonra yeniden Ayasofya’nın cami olarak hizmete açılacak olmasının Fatih Sultan Mehmet’in kendilerine emanetine sahip çıkmanın bir ifadesi olduğunu vurgulayan Baki, “Balkanlar’da yaşayan Müslümanlar olarak İstanbul bizim siyasi olarak, tarihi olarak, kültürel olarak her açıdan, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti bizim adeta kıblegahımızdır. Tabii ki Kabe bizim kıblemiz ama İstanbul bu anlamda bizim kulağımız, gözümüz, canımız, varımız.” diye konuştu.

Kuzey Makedonya’da veya Balkan ülkelerinde yaşayan Müslümanlar açısından Ayasofya’nın 86 sene cami hizmetinden mahrum bırakılmasının kendilerini üzdüğünü söyleyen Baki, 1990’lı yıllarda Türkiye’de beraber talebelik yaptıkları Adnan İdriz, Abdülkerim Ebibi ve diğer Balkan kökenli öğrencilerin Sultanahmet Meydanı’nda dönemin Refah Partisi Genel Başkanı merhum Necmettin Erbakan ve bugün Türkiye Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan ile hatıralarının olduğunu anlattı.

Baki, sözlerini şöyle sürdürdü:

“O tarihlerde biz öğrenciydik. Ben Bursa’da öğrenciydim. Adnan İdriz İstanbul’da öğrencilik yapıyordu. Refah Partisinin düzenlediği bir miting söz konusu ve o mitinge biz de katıldık. Velev ki biz, Makedonya vatandaşıydık ama bizi birleştiren bir şey vardı, Ayasofya’ydı. O günlerde bütün Türkiye’de yaşayan Müslümanların dilinde pelesenk olan bir slogan vardı. ‘Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın.’ diye. Biz de bir genç olarak, Balkanlı Müslüman, Rumelili olarak, bugün gibi hatırlıyorum, sırtımızı Ayasofya Camisi’nin avlu duvarlarına dayamıştık. O demir parmaklıkların üzerine çıkarak en yüksek sesle bu sloganı, tekbirler, kelime-i tevhit veya farklı sloganlar kullanarak kendimizi orada bulduğumuzu, o duyguları paylaştığımızı şimdi tekrar hatırlıyorum.”

Talebelik, gençlik yıllarında aileleriyle eş ve dost sohbetlerinde Ayasofya’nın manevi öneminin konuşulduğunu anımsatan Baki, yüksek lisans tezinin konusunun Manastırlı İsmail Hakkı Efendi olduğunu kaydederek, şöyle devam etti: “Bu tezi çalışırken dikkatimi çeken bir husus oldu. Manastırlı İsmail Hakkı Efendi’nin 20’ye yakın eseri var. Hemen hemen bütün eserlerinde şu ifade geçiyordu: ‘Manastırlı İsmail Hakkı Efendi altında şöyle bir not; Ayasofya Camisi Vaizi’. Tezde bana bir motivasyon olmuştu bu. Yani Manastırlı İsmail Hakkı Efendi, sonuçta benim memleketimde olan bir şehir, 17 yaşına kadar Manastır’da yaşamış. İlmi tahsilinin bir kısmını burada görmüş, daha sonra İstanbul’da Ulema-i Sitte dediğimiz Osmanlı’nın son 6 aliminden bir tanesi. Bu kayıt önemliydi. Manastırlı ve Ayasofya. Dolayısıyla bu cami bizim için önemli. Üsküp’teki Mustafa Paşa, Murat Paşa, Yahya Paşa, İsa Bey, Alaca Camisi, Sultan Murat, Prizren, Manastır, Saraybosna, Belgrad ne ifade ediyorsa, buradaki camilerin, bunların tac-ı şahı Ayasofya’dır.”

Ayasofya’nın sadece Müslümanların değil bütün insanlığın bir mirası olduğunu belirten Baki, bu mirasa en iyi sahip çıkanın Müslümanlar olduğunu vurguladı.

“Rumeli’de, Balkanlar’da Müslümanlar bu karardan büyük bir çoğunlukla, hainler hariç, mutluluk duyuyor.” diyen Baki, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız ve egemen bir ülke olarak kararına herkesin, her ülke ve toplumun saygı duyması gerektiğini kaydetti.

“İslam ümmetinin üzerindeki kara bulutları dağıtacak”

Dükkancık Camisi İmamı Abdülkerim Ebibi de Ayasofya’nın yeniden cami olarak ibadete açılmasının İslam ümmeti için çok önemli bir hadise olduğunu ifade etti.

Başta merhum Necmettin Erbakan’ın olmak üzere geçmişte Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması için gayretler olduğunu hatırlatan Ebibi, bunun Erdoğan’a nasip olduğunu söyledi.

Fatih Sultan Mehmet’in Ayasofya’ya ilişkin vakıfnamesini hatırlatarak Erdoğan’ın kararıyla İslam ümmetinin üzerindeki beddua ve lanetin kaldırıldığını dile getiren Ebibi, buna vesile olan merhum başbakanlar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür etti.

Öğrencilik yıllarında Bursa İmam Hatip Lisesi’nde matematik öğretmenleri olan İsmail Kandemir’in bu işin hukuki mücadelesini başlattığını kaydeden Ebibi, “25 yıldır bunun mücadelesini vermiş bir insan ve neticede davayı kazanandır. İsmail Kandemir hocamıza da ayriyeten teşekkür ederim.” dedi.

Müslümanların artık komplekslerinden kurtulması gerektiğine dikkatini çeken Ebibi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Cesur olmalıyız, cesur kararlar almalıyız ki bu cesur kararlardan bir tanesi de budur. Eminim ki Ayasofya’nın cami olarak yeniden ibadete açılması İslam ümmetinin üzerindeki kara bulutları dağıtacak, Müslümanlara vurulan en büyük prangalardan bir tanesi de kırılmış olacaktır. Hakikaten öyledir. Zira İslam ümmetinin bir fethe ihtiyacı vardı. Sevinçli, mutlu ve kendisini cesaretlendirecek adımlara ihtiyacı vardı. Bu sadece Türkleri ilgilendiren, Balkan Müslümanlarını ilgilendiren bir mesele değil bütün İslam ümmetini ilgilendiren bir mesele olduğu için, İslam ümmeti için bu hakikaten çok güzel bir karardı, çok önemli bir karardı. Eminim ki bundan sonraki adımlarımız hep daha iyi olacaktır, hep daha cesur kararlar alacağız ve İslam ümmeti adına çok daha güzel günlerin geleceğine işarettir.”

İslam dünyasının genel manada olaya olumlu yaklaştığını anlatan Ebibi, “Avrupa’da yaşayan din görevlileri sanki bir tereddütteler. Sanki kendilerine bir zararı olacak, Avrupa’da yaşayan Müslümanlara gayrimüslimlerin, Hristiyan Batı dünyasının bunlara karşı alacakları olumsuz tavırları olacak gibi bir endişeye kapıldılar. Böyle bir endişeye kapılmanın bir anlamı yok.” şeklinde konuştu.

Müslümanların tarihin hiçbir diliminde gayrimüslimlere hiçbir zaman zulüm etmediğini dile getiren Ebibi, yakın tarihte sadece Bosna Hersek savaşında yüzlerce caminin yıkıldığını, binlerce Müslümanın katledildiğini söyledi.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu