Karabağ’da zaferin kodları ve Türk dünyası açısından bazı sonuçlarına dair
Azerbaycan 44 günlük bir mücadeleden sonra yaklaşık 30 yıl boyunca Ermenistan işgali altında bulunan topraklarını geri aldı. Cephede birçok noktada yürütülen mücadele aslında diplomasiden iletişime birçok farklı mecrada da an be an yaşandı. Neticede bu mücadelede Azerbaycan üstünlüğü yakalarken; Ermenistan uzadıkça daha da eridiği bir savaşı sürdürmenin yersizliğiyle yüzleşti ve bir mutabakata varıldı.
Karabağ’da ulaşılan zaferin kodlarını incelerken güçlü siyasi iradeden doğru iletişime, askeri ve diplomatik kapasiteden tarihi motivasyona çok çeşitli başlıkları sıralamak mümkün. Tabii bunların başında Türkiye’nin dost ve kardeş ülke Azerbaycan’a olan desteğini belirtmek gerekiyor.
Lider diplomasisi, güçlü birliktelik, öz güvenli siyasi irade, tarihsel motivasyon ve meşruiyet, S/İHA faktörü, askeri ve diplomatik kapasite, Türk diaspora dayanışması, etkin ve doğru iletişim…
Türkiye’nin doğrudan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan nezdinde Azerbaycan’a her fırsatta ve her alanda sunmuş olduğu destek ile iki ülkenin devlet başkanları Erdoğan ve Aliyev arasında görülen son derece samimi tutum önemli bir unsur oldu. Nitekim liderler boyutunda görülen bu yakınlık toplumsal boyutta da zaten var olan duygudaşlığın ve birlikteliğin daha da yoğunlaşmasına ve ileri taşınmasına yol açtı. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in dünya kamuoyuna her fırsatta yansıttığı güçlü lider profili de mücadelenin her safhasında Azerbaycan’ın dirayetle hareket etmesinde etkili oldu ve ‘‘âli başkomandan’’ sloganını kitlelere söylettirdi.
30 yıllık süreç ve bu süreçte yaşananlar Azerbaycan cenahında tarihsel bir motivasyon doğururken; Ermenistan’ın sık sık daha önce varılan ateşkesleri ihlal etmesi ve dahası işgal edilen toprakların kurtarılması inancı Azerbaycan için meşru bir dayanak oldu. Bu meşruiyet özellikle uluslararası camiadan gelebilecek aleyhte seslerin de önüne büyük oranda set çekti.
Türkiye’nin ‘‘Milli Teknoloji Hamlesi’’ ile insansız hava araçları noktasında yakaladığı ve daha önce Suriye ve Libya’da kanıtladığı başarı hiç kuşku yok ki Azerbaycan’ın, Ermenistan’a karşı sahada üstünlük kurmasında da son derece belirleyici bir etken oldu.
Sahada yakalanan başarının masaya yansımaları da elbette yoğun ve dinamik bir süreç doğurdu. Bu süreçte Türkiye diplomaside de gereken her türlü desteği Azerbaycan’a sağlarken (sadece Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 44 günde 5 kez Bakü’yü ziyaret etti); Azerbaycan’ın sahada askeri olarak 30 yılda elde ettiği beceri ve gücü diplomaside de yakaladığını söylemek mümkün. Nitekim çeşitli ülke başkentlerinden gelen baskı ve etkilere rağmen masada da avantaj güden, milli çıkar ve hedeflerini savunan, bunu yaparken de rasyonel, gerçekçi ve özgüvenli bir tutum izleyen Azerbaycan profili izledik.
Ermenistan söz konusu olduğunda diaspora boyutunu da ele almak elzem. Ermenistan’ın Berde ve Gence’de olduğu gibi çocuk, yaşlı, kadın demeden masum sivilleri hedef alan saldırılarının benzerlerini ABD ve Avrupa’nın farklı ülkelerinde Ermenistan diasporasının da gerçekleştirdiğini; Türkiye ve Azerbaycan vatandaşlarını hedef aldığını gördük. Bulunduğu toplumların huzur ve güvenliğini de bozan bu saldırılara karşı Türkiye ve Azerbaycan diasporalarının ise birlik ve beraberlik içerisinde Azerbaycan’ın haklı davasını dünya kamuoyuna duyuracak etkinlikler hayata geçirdiğine şahit olduk. Dolayısıyla bir Türk diaspora dayanışmasından bahsetmek mümkün.
Tüm bu yaşananların yanında ortaya konan anlık, şeffaf ve doğru iletişim anlayışı ise Azerbaycan için etkili bir propaganda halini alırken; türlü kurgulara yeltenen Ermenistan’ın dezenformasyonlarının ise boşa çıkmasını sağladı.
Böylece zaferin kodlarını lider diplomasisi, Türkiye ve Azerbaycan’ın güçlü birlikteliği, öz güvenli siyasi irade, tarihsel motivasyon ve meşruiyet, S/İHA faktörü, askeri ve diplomatik kapasite, Türk diaspora dayanışması, etkin ve doğru iletişim şeklinde sıralamak mümkün.
Türk Dünyası açısından bazı sonuçlar…
Zaferin Türk Dünyası açısından sonuçlarını da yine birkaç başlıkta ele almak gerekiyor.
Bu noktada söylenebilecek ilk husus Türkiye ve Azerbaycan ilişkilerinin eskisi gibi olmayacağıdır. Zira bu süreç beklenenden de öte güçlü bir dayanışma doğurdu. Türkiye ve Azerbaycan arasında Nahcivan üzerinden sağlanacak ulaşım hattı, anlaşmaya varılan gözlem merkezinde ve belki de Azerbaycan’ın talebiyle Azerbaycan’ın farklı bölgelerinde bulunacak Türk askeri varlığı da göz önüne alındığında birçok alanda zengin iş birlikleri ve dayanışma örnekleri göreceğimiz günler ufukta denebilir. Mutabakattan bugüne kadar her iki ülkeden gelen açıklamalar da bu öngörüyü teyitliyor demek mümkün.
Kazanılan zafer sözde yenilmez Ermenistan Ordusu mitini yerle bir ederek; Azerbaycan cenahında psikolojik bir eşiğin atlatılması açısından da önemli bir sonuç doğururken; Türk Dünyası’nın da askeri zaferi anlamına geliyor. Bu noktada Türk Dünyası için de bir kazanım, öz güven ve motivasyon kaynağından bahsetmek yanlış olmayacaktır.
Nahcivan üzerinden kurulacak ulaşım hattının Türkiye’yi Türk Dünyası’na, Türk Dünyasını da Türkiye üzerinden Batı’ya bağlayacak olması da ekonomik ve ticari anlamda yeni gelişmelerin önünü açma potansiyelini taşıyor.
Türkiye ve Azerbaycan’ın bu süreçteki zaferle sonuçlanan birlikteliği Türk Dünyası için de önemli bir örnek teşkil etti. Zira bugüne kadar daha çok ‘‘soft’’ alanlar üzerinden oluşturulmaya çalışılan ortak tutumun ‘‘hard’’ konularda da geliştirilip sonuca gidilebileceği kanıtlanmış oldu. Dahası Türkiye’nin birikim, tecrübe ve desteğinin Türk Dünyası için önemli bir kaynak ve kazanım olduğu açık şekilde görüldü.
Uluslararası camiada kronik ve çetrefilli bir sorun haline getirilen Karabağ konusunda ilerlemeyen çözüm masasının sahada yakalanan başarı ile kazanca dönüştürülmesinin Türk Dünyası başta olmak üzere bölgenin diğer sorun teşkil eden konularında da örnek teşkil etmesi mümkün.
İlham Aliyev’in anlamlı çıkışı…
Son olarak sürecin başında Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in: ‘‘30 yıldır konuşuyoruz bir çözüme ulaşamadık. Artık konuşmayacağız; gerekeni yapacağız.’’ minvalindeki çıkışı sorun çözme iddiasındaki uluslararası yapı ve oluşumların yetersizliğini de gözler önüne seren anlamlı bir çıkış olarak kayıtlara geçti.
Deniz Demir (TWİTTER: @denizdemirtc)
Araştırmacı