Avrupa’nın ‘hasta adamı’ Fransa ve şiddet sarmalındaki demokrasisi
Fransa’da yönetimin son dönemde Müslümanlara ve İslami kuruluşlara yönelik baskıları, yakın zamanda mecliste kabul edilen ve polisin müdahale alanını genişletecek “genel güvenlik” yasa tasarısına yönelik protesto gösterileri ülkeyi demokrasi sınavında zora sokuyor.
Avrupa Birliği (AB) otoriteleri, uluslararası kuruluşlar, medya temsilcileri, gazeteciler dahil toplumun büyük kesimince dile getirilen “özel hayatın gizliliğini ve basın özgürlüğünü ihlal edeceği” eleştirilerine rağmen hükümetin, 20 Kasım’da genel güvenlik yasa tasarısını meclisten geçirmesi ülkede şiddet olaylarının fitilini ateşledi.
Aynı gece Paris’te gazeteciler görüntü alma özgürlüklerinin kısıtlanacağı, banliyölerdeki vatandaşlar polis şiddetine maruz kalacağı endişesiyle Ulusal Meclis yakınında protesto gösterileri düzenledi. Polis gösteriye izin verilen sürenin aşıldığı gerekçesiyle protestoculara müdahalede bulundu.
Ertesi gün polisin göstericilere ve alanda görüntü kaydeden gazetecilere yönelik şiddet görüntüleri medyaya yansıyınca güvenlik yasa tasarısı ülke gündemine oturdu.
Söz konusu yasa tasarısında “güvenlik güçlerinin toplumsal olaylarda ya da operasyonlarda kişisel ve drone kameralar kullanmasına izin veren 20. ve 22. maddeler ile toplumsal olaylara müdahale sırasında polis ve jandarma gibi güvenlik güçlerinin görüntülerinin kaydedilerek paylaşılmasını yasaklayan, uymayanlara 45 bin avro para ile 1 yıla kadar hapis cezası öngören 24. madde temel hak ve esaslara aykırılık gösterdiği gerekçesiyle eleştirilerin hedefi oldu.
Sığınmacılar da polis şiddetine maruz kaldı
Akabinde Paris’in banliyölerinden Saint-Denis’te barınaklarından 17 Kasım’da polis tarafından tahliye edilen 2 bin 600 sığınmacıdan 500 ila 1000’e yakını, 23 Kasım akşamı başkentin göbeğindeki Republique Meydanı’nda kurduğu çadırlardan polis tarafından yaka paça dışarı atıldı.
Polis ve jandarma ekipleri sığınmacıları dağıtmakla kalmayıp gece boyunca sokak sokak kovaladı.
Fransa bir kez daha güvenlik güçlerinin sığınmacılara ve alandaki gazetecilere yönelik şiddet görüntüleriyle güne uyandı.
Güvenlik yasa tasarısına yönelik eleştiriler medyada ve sosyal mecralarda yine yankılanmaya devam etti.
Tasarının geri çekilmesi yönündeki tepkilere rağmen, İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, güvenlik güçlerinin tehlikede olduğunu, tasarının polis ve jandarmayı hedef olmaktan koruduğunu savundu.
Avrupa’nın “hasta adamı”
Fransa’nın demokrasi sınavında Avrupa’nın “hasta adamı olduğu” ve “şiddet sarmalına girdiğine” yönelik değerlendirmeler dillendirilmeye başlandı.
Ekonomik ilerlemede yavaşlamaya, sağlık sisteminde tıkanmaya yol açan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadeledeki politikalar, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve hükümetinin ekimden itibaren Müslümanları, İslami kuruluşları hedef alan adımları Fransa’yı içerde ve uluslararası arenada tartışmalı konuma sürükledi.
Macron’un Suriye, Irak, Libya, Lübnan, Doğu Akdeniz, Azerbaycan-Ermenistan çatışma ve meselelerinde başarısızlıkla sonuçlanan manevralarının, ülkeyi iç politikalarda çıkmazın eşiğine sürüklediği değerlendirmeleri yapılıyor.
Yönetimin iç politikasının yetersiz olduğu ve aşırı sağcı zemine kaydığı, dış politikada sömürgeci gelenekten kurtulmadığı bu nedenle 2022 cumhurbaşkanlığı seçiminde Macron’un zora sokacağı ifade ediliyor.
Fransa yönetiminde “otoriter sapma”
Diğer yandan 26 Kasım’da yayımlanan ve 21 Kasım Cumartesi Paris’in 17. bölgesinde Afrika kökenli müzik yapımcısı Michel Zecler’in stüdyosuna girdiği sırada arkasından içeri giren ikisi üniformalı 3 polis tarafından 20 dakika boyunca darbedilmesini içeren görüntüler sosyal medyanın gündemine oturdu.
Görüntüler insan hakları savunucusu kişi ve derneklerce kınandı ve Fransa yönetimi “otoriter sapma yaşadığı, demokrasiden uzaklaştığı, polis devletine dönüştüğü” şeklinde eleştirildi.
Bu sefer 28 Kasım’da basın kuruluşları, sendikalar ve insan hakları derneklerinden oluşan “Genel Güvenlik Yasasına Hayır” Kolektifinin çağrısıyla Fransa genelinde “güvenlik yasa tasarısı ve polis şiddeti” karşıtı 100’den fazla eylem yapıldı.
Macron ve İçişleri Bakanı Darmanin istifası için sloganlar atan göstericiler ile polis arasında çatışma çıktı. Polis, protestoculara ve alanda görüntü kaydeden basın mensuplarına göz yaşartıcı gaz ve copla müdahale etti.
Göstericiler ise polislere saldırarak birçok çöp bidonu ve araç ile bir kafeyi ateşe verdi. İçişleri Bakanlığı gösterilerde 96 polisin yaralandığını açıkladı.
Fransa’ya sığınan Suriyeli ödüllü gazeteci, polis şiddetinden nasibini aldı
Fransa’da önceki gün gösterilerde polisin darbetmesiyle ağır yaralanan ve Esed rejiminden kaçıp Fransa’da serbest foto muhabirliği yapan ödüllü gazeteci Ameer al Halbi’nin hastane yatağında başı sargılı, burnunda tampon ve yüzü kanlar içindeki fotoğrafı polis şiddetinin sembolü haline geldi.
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, ülkede gösterilerdeki polis şiddetini kınayarak Halbi ile dayanışma mesajı verdi. Örgüt, ülkeye Suriyeli birkaç gazeteci ile sığınmacı olarak gelen ödüllü gazetecinin tehditlere maruz kalmaması, aksine korunması gerektiğine dikkati çekti.
Mayıs 2019’da Paris’te gerçekleştiği belirtilen ve 6 koyu tenli gencin hırsızlık yaptıkları şüphesiyle 3 sivil polis aracı tarafından durdurulup ateş edildiği görüntüler gündeme oturdu.
Şüphelilerden birinin avukatının uzun süren mücadelesiyle ulaştığı görüntüler polisin ifadeleriyle çelişiyordu.
Görüntülerin, polisin kanunlara aykırı şekilde aracı durdurduğunu ortaya koymasıyla Fransa’da “gözle görülünceye kadar hukukun güçlüden yana olduğu, polis şiddetini örtmekten yana işlediği” eleştirilerine neden oldu.
Neredeyse her gün polis şiddetine ilişkin yeni görüntülerin medyaya yansıması Fransa yönetimini demokrasi sınavında zorlamaya devam ediyor.