Pandemi gölgesinde maddi ve manevi hastalıklara şifa ramazan 13 Nisan’da başlayacak
Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıktıktan sonra kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan virüs salgını ile sağlık başta olmak üzere iş, eğitim ve kültür hayatının yanı sıra dini hayat da derinden etkilendi.
Türkiye’de salgın tedbirleri kapsamında geçen yıl camilerde teravih ve bayram namazları kılınamadı, mukabele geleneği sürdürülemedi.
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da salgının gölgesinde ihya edilecek on bir ayın sultanı, maddi ve manevi hastalıklara şifa ayı ramazanın ilk teravih namazı 12 Nisan Pazartesi günü kılınacak, 12 Nisan’ı 13 Nisan’a bağlayan gece sahura kalkılacak ve aynı gün ilk iftar yapılacak.
Oruç, teravih namazı, fitre, mukabele okunması ve Kur’an-ı Kerim’in hatmedilmesi gibi ibadetlerin ifa edildiği ve ihtiyaç sahiplerinin her zamankinden daha fazla gözetildiği bu ayda, Kur’an-ı Kerim’de “Bin aydan daha hayırlı” olduğu bildirilen Kadir Gecesi 8 Mayıs’ta idrak edilecek.
Din İşleri Yüksek Kurulunca, 2021 yılı ramazan ayının başlangıcından 2022’nin ramazan ayının başlangıcına kadar olan süre için fitre miktarının 28 lira olarak belirlendiği açıklandı.
Diyanet İşleri Başkanlığının 2021 yılı ramazan etkinlikleri “Şifa Ayı Ramazan” ana temasıyla yapılacak.
“Herkes oruç ibadetinin getirdiği iklimden bir şekilde etkileniyor”
Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cağfer Karadaş, ramazanın yeme-içmeden hayatın tamamına kadar insanın bütün varlığıyla hissettiği oruç ibadetinin yapıldığı ay olduğunu belirtti.
Karadaş, bu ayda herkesin oruç ibadetinin getirdiği iklimden bir şekilde etkilendiğini, ilginç olanın orucun etkisinin hep olumlu olduğunu, toplumu ve bireyleri heyecanlandıran bir atmosfer oluşturduğunu dile getirdi.
Ramazanın ibadet bakımından hac haricinde İslam’ın beş şartından dördünün en canlı ve yoğun yaşandığı ay olduğunu aktaran Karadaş, “ramazan” denilince akla kaynaşma, görüşme ve sohbetleşmenin geldiğini ve bütün bunların normal şartlardaki ramazan için geçerli olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Bu ramazan virüs salgınının normalini yaşıyoruz. Ona göre davranmak ve ona uygun bir ramazan davranışı ve yaşayışı geliştirmek zorundayız. Maalesef bu hastalık kendi şartlarını dayatıyor ve yeni bir ortam oluşturuyor. Yeni ve bizi zorlayan kurallar koyduruyor. Burada iki kural vardır. Devletin koyduğu kurallar ve bizim koymamız gereken kurallar. Devlet bütün bir toplumun iyiliği ve faydasına olsun diye ve bu salgından en az zararla çıkabilmek için belli kurallar koymuştur. Bu kurallara uyduğumuz takdirde hem kendimizi hem de çevremizi bu hastalıktan korumuş oluruz. Kendi kurallarımız da basit ve bellidir; mesafe, maske ve temizlik.
Özellikle bu ayda mesafeyi koruyalım. Fiziki ziyaretleşmeleri azaltalım ama büyüklerimize saygımızı ve küçüklere sevgimizi bir şekilde gösterelim. Bazen telefondan gelen bir ses, bir görüntü, bir selam ve sevgi mesajı ruhları diriltir, gönülleri ferahlatır ve gözleri aydınlatır. Hastalığa bulaşmayalım, hastalığı bulaştırmayalım, kendimizi ve çevremizi koruyup kurtaralım ama asla birbirimizden kopmayalım, akraba, komşuluk ve dostluk ilişkilerini sürdürmenin bir yolunu bulalım. Kendimizi bu hastalıktan korumak kadar başkalarını korumak da bizim hem görevimiz hem de insanlık sorumluluğumuzdur.”
“Zekat ve fitre verilirken öncelik akrabalarımız ve en muhtaç olandan başlamaktır”
İslam’ın yardımlaşmaya çok büyük önem verdiği gibi bunun düzeninin nasıl olması gerektiğini en ince detayına kadar belirlediğinin altını çizen Karadaş, “Zekat ve fitre verilirken öncelik akrabalarımız olmalıdır. Bunu komşularımız, mahalle sakinlerimiz, hemşerilerimiz ve ülkemiz insanları takip etmelidir. Burada bir başka öncelik en muhtaç olandan başlamaktır. Uzakta da olsa daha düşkün ve daha muhtaç olan insanlar varsa onlara öncelik verilebilir. Hele bir de ülkemize sığınmış, şehrimize bir şekilde gelmiş, aç ve açık insanlar öncelenmeli ve onların ihtiyaçları karşılanmalıdır.” değerlendirmesini yaptı.
Karadaş, virüs salgınının gölgesinde ihya edilecek ramazanda herkesin birlik ve bütünlük duygularını asla yitirmemesi gerektiğini bildirerek, “Salgına karşı en ön saflarda hayatlarını ortaya koyarak, sevdiklerini ihmal ederek canla başla savaşan sağlık ordumuza en azından dualarımızla moral destek olalım. Bu mübarek ramazan günlerinde bir teşekkürümüz ve güler yüzümüz onlara hem cesaret verecek hem çalışma azimlerini artıracak hem de morallerini yükseltecektir.” ifadelerini kullandı.
“İnşallah bu ramazan bütün insanlığın virüs hastalığından kurtulmasının vesilesi olur”
Ramazanda fecirden akşam vaktine kadar yeme ve içmenin dinen yasak olması dolayısıyla Müslümanların aklına, “Acaba aşı olmak orucu bozar mı? sorusunun takılabileceğine değinen Karadaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Vatandaşlarımız Diyanet İşleri Başkanlığının görüşü doğrultusunda gönül rahatlığı ile aşılarını olabilir. Yani hem ramazan orucumuzu tutarız hem de gönül rahatlığı ile aşımızı oluruz. Ancak yine de tereddüdü olan Müslüman kardeşlerimiz için aşı merkezlerinin ramazan boyu iftar saatlerinden sonra hizmet vermesi yönünde bir tedbir alınabilir. İnşallah bu ramazan bütün insanlığın bu hastalıktan kurtulmasının vesilesi olur.”