DİTİB Genel Başkanı Kuzey’den Mevlid Kandili ve Mevlid-i Nebi Haftası Mesajı
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, Mevlid Kandili ve Mevlid-i Nebi Haftası münasebetiyle mesaj yayınladı.
DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, Mevlid Kandili ve Mevlid-i Nebi Haftası münasebetiyle yayınladığı mesajda, “Rabbim bizleri sözlerin en doğrusu olan, Allah’ın Kitabından; yolların en doğrusu olan Muhammed’in yolundan (Nesai, Îdeyn, 22.) ayırmasın. Rabbim bu yolculukta ayaklarımızı kaydırmasın. Mevlid Kandilimiz ve Mevlid-i Nebi Haftamız iman ve istikametimizi daha da güzelleştirmemize vesile olsun” dedi.
Kuzey, mesajında şu ifadelere yer verdi:
Dünyada bir yolcu gibi olan insan (Buhari; Rikak 2), bu hayat yolculuğunda hiçbir zaman başıboş bırakılmamış, yalnızlığa terkedilmemiştir. (Kıyamet; 36) Yüce Allah, her insanın fıtratına hayatı boyunca kendisine yardımcı olacak temel kodları işlemiş olmakla birlikte (Rum: 30), doğru yol rehberliğini bizzat kendisi üstlenerek (Nahl; 9) hayatı boyunca yolunu aydınlatan ilahi mesajlar göndermiştir (İbrahim; 52).
Bu talimatların sonuncusu olan hayat kitabımız Kur’ân’a ve onu bizlere sadece aktarmakla kalmayıp bu ilahi yasaların insanlar tarafından uygulanabilir olduğunu bizzat hayatıyla ortaya koyan hayat rehberimiz Muhammed Mustafa’ya (sas) karşı birtakım sorumluluklarımız olduğu unutulmamalıdır. İşte, zaman zaman unuttuğumuz bazı sorumluluklarımızı yeniden hatırlayacağımız bir rahmet iklimi olan Mevlid-i Nebi Haftası’na yaklaşmış bulunmaktayız.
‘’Peygamberimizi anmaktan onu anlamaya’’ ilkesinden yola çıkarak hareket ettiğimiz ve her yıl onun (sas) farklı bir yönünü ön plana çıkararak toplumsal bir bilinç kazanmaya çalıştığımız Mevlid-i Nebi Haftası’nın bu yıl ana teması; ‘’Peygamberimiz, İman ve İstikamet’’ olacaktır. 26 Eylül Salı akşamı idrak edeceğimiz Mevlid Kandili ve akabinde bir hafta boyunca (27 Eylül-3 Ekim) peygamberimizi bir yönüyle gündemimize taşıyacağımız Mevlid-i Nebi Haftası’nın İslam alemi başta olmak üzere tüm insanlık için hayırlar getirmesini Yüce Rabbimden temenni ediyorum.
Peygamberimizin hayatını üç ana kısma ayıracak olursak, bunların birincisi; onun doğumundan peygamber olarak görevlendirdiği kırk yaşına kadar olan zaman dilimidir. Bu süreci incelediğimizde onun Yüce Allah’ın fıtratına yüklediği temel değerleri muhafaza etmiş, yaşadığı topluma güven veren, sosyal sorunlara duyarsız kalmayan ilkeli bir şahsiyet; dürüst bir tüccar, müşfik bir aile babası olduğunu görürüz. Kırk yaşından sonra omuzladığı peygamberlik yükü, hayatının en önemli dönüm noktası olmuştur. O artık ‘’Abdullah oğlu Muhammed’’ değil; ‘’Alemlere Rahmet Muhammed’’ aleyhisselam’dır. Onun bu davetinden sonra o güne kadar kendisini el üzerinde tutanlar artık onu ayaklar altında çiğnemeye; o güne kadar ona güzel sözler söyleyenler artık ona iftira atmaya; o güne kadar yollarına adeta gül koyanlar artık bu yola dikenler dökmeye başlamışlardır. Artık nebimizin zorlu sınavı başlamıştır. Ya bu zorlu yolda pes edecek ya da Allah’a olan iman ve güveni doğrultusunda belirlenen istikamet üzere yoluna devam edecektir.
Peygamberimizin hayatının üçüncü bölümü; vefatından bugüne kadar olan boyutudur. Müminler olarak hayatımızın her alanında şu soruları sormamız gerekir: ‘’Acaba Peygamberim şu an burada olsaydı nasıl davranırdı? Tepkisi, tavrı ne olurdu? Yaptığım bu davranışa sevinir miydi yoksa üzülür müydü?’’ Bu ve buna benzer soruları sorduğumuz ve hayatımızı bu sorulara göre şekillendirdiğimiz ölçüde peygamberimizle çağdaş olur, onun çizmiş olduğu iman ve istikamet yolunda ona birer yoldaş oluruz.
Kur’an-ı Hakîm, müstakim/dosdoğru yolun haritasını ‘tevhid, hak ve adalet’ ekseninde çizer. Yüce Allah’ın ‘dosdoğru yolum’ dediği ve ona uymamızı istediği, sonu cennete uzanan bu yolda, Allah’a ait hiçbir özelliği O’ndan başkasına yakıştırmamak vardır. Bu yolda aile bireylerine karşı duyarlı davranış vardır. Bu yolda yaşatmak, hayat vermek, rahmet olmak vardır. Yetim hakkını -doğrudan veya dolaylı-yemekten kaçınmak vardır. Ölçme ve değerlendirmede hassas ve dürüst olmak vardır. Bu büyük ve muhteşem ekosistemin bir üyesi olarak bu yolculuğumuzda hayata ve canlılara saygılı olmak vardır. Söz konusu adalet olduğunda, -yakın akraba bile olsa- adaleti gözetme vardır. Bu yolda, Rabbine karşı verilen sözlere vefa göstermek vardır. (En’âm; 151-153)
İstikamet üzere olmak da bu yol üzere kalmak da zordur. Emek ister, özveri ister. Huzur-u ilahiye her çıktığımızda Rahmet-i Rahman’dan tekrar tekrar bizleri o dosdoğru yola iletmesi için talepte bulunmamızın (Fatiha; 6) hikmeti de bu olsa gerektir. Bu yola revan olanlar bilmelidir ki; yürüdükleri bu yol, hayatlarını İslam mücadelesine vakfeden Nebilerin yoludur. Bu yol, duyularının ötesinde olan iman hakikatlerini “Allah ve Resulü söylediyse doğrudur!” diyen sadıkların yoludur. Bu yol; varlığını imanına şahit kılan şehitlerin yoludur. Bu yol; kendisini ve çevresini olumlu manada dönüştürebilen salih/iyi insanların yoludur. (Nisa; 69) Ve bu yol, son sözü; “yüce dostlar katına” (Buhari; 1668) olan istikamet peygamberinin bizzat işaret ettiği gibi, Allah’ın dostluğunu tüm dostluklara tercih edenlerin yoludur. Rabbim bizleri, bu güzel dostların yoluna ilhak eylesin.