Usta Gazeteci Ahmet Küllahçı, Almanya’daki hızlı değişen siyasi gelişmeleri değerlendirdi
Usta gazeteci Ahmet Küllahçı, Almanya’daki 23 Şubat’ta yapılması beklenen erken genel seçim öncesi siyasi kampanyaların, karşılıklı suçlamalar, hakaretler ve çamur atmalardan uzak bir şekilde yürütülmesi gerektiğini vurguluyor. Bu çağrıyı dikkate alan CDU/CSU, SPD ve Yeşiller partilerinin başbakan adayları, geçtiğimiz hafta Berlin’de bir araya geldi. Ancak, centilmenlik ve uzlaşıya dayalı bu buluşma daha başlamadan sona erdi. Seçim kampanyasında sağduyu ve olgunluk çağrıları yapıldı, ancak kısa sürede bu uzlaşının temeli sarsıldı.
Küllahçı, siyasetteki bu hızlı değişen dinamikleri ve yaşanan gelişmeleri kaleme aldı.
Centilmenlik uzlaşısı başlamadan bitti
Almanya’da 23 Şubat’ta yapılması öngörülen erken genel seçim öncesi sürdürülecek seçim kampanyasında karşılıklı suçlamalardan, hakaretlerden, çamur atmalardan uzak durulması için CDU/CSU’nun, SPD’nin ve Yeşiller’in başbakan adayları geçen hafta Berlin’de bir araya geldi.
SPD’li Şansölye Olaf Scholz, CDU/CSU’nun başbakan adayı Friedrich Merz ve Yeşiller’in başbakan adayı olan Federal Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Robert Habeck, centilmence bir seçim kampanyası sürdürme konusunda uzlaştılar.
Tabii yazılı olmayan bir uzlaşıydı bu.
Ama bu centilmenlik uzlaşısı çabuk bitti.
Daha doğrusu başlamadan bitti.
16 Aralık Pazartesi günü Federal Meclis’te, Şansölye Olaf Scholz’un güvenoyu talebi oylaması öncesi tam bir seçim kampanyası havası yaşandı.
AHLAKİ OLGUNLUK VURGUSU
İlk konuşmacı olarak kürsüye çıkan Scholz, hiç de alışık olunmayan bir tutum sergiledi.
Çok sakin başladığı konuşmasında, 6 Kasım akşamı, aynı zamanda FDP Genel Başkanı olan Federal Maliye Bakanı Christian Lindner’i görevden alma kararının çok yerinde olduğunu savundu.
“Politika bir oyun değildir. Bir hükümette yer almak için ahlaki bir olgunluğa sahip olmak gerekir. Bir hükümette yer alan, parti programının ötesine giderek bütün ülke için, 84 milyon yurttaşımız için sorumluluk üstelenir” dedi.
Lindner’i ahlaki olgunluğa sahip olmamakla suçladı.
Partisinin geçici çıkarlarını ön planda tutmakla suçladı.
Uygulamaya koymayı planladıkları ve halkın da ülkenin de yararına olan yasaları bloke etmekle, hatta sabote etmekle suçladı.
Christian Lindner’i hem hükümete hem de demokrasiye zarar vermekle suçladı.
Tabii ana muhalefet CDU/CSU’nun, azınlık hükümetini oluşturdukları Yeşiller’in ve sağ popülist Almanya için Alternatif’in (AfD) seçim programlarını eleştirmeyi de ihmal etmedi.
Diğer partilerin programlarını da.
MERZ DE SCHOLZ’U SUÇLADI
Şansölye Scholz’un ardından kürsüye CDU/CSU’nun başbakan adayı Friedrich Merz çıktı.
Daha önceki konuşmalarında karşılıklı saygıdan bahseden Şansölye Scholz’u, 3 yıla yakın bir süre iş birliği yaptığı FDP lideri Lindner’e karşı saygısız bir tutum sergilemekle suçladı.
Lindner’in ‘ahlaki olgunluğa sahip olmadığı’ suçlamasının ‘tamamen küstahlık-terbiyesizlik-ahlaksızlık-utanmazlık’ olduğunu söyledi.
Scholz’u, son dönemlerde katıldığı uluslararası görüşmelerde Almanya’yı küçük düşürmekle, ülkenin prestijine zarar vermekle suçladı.
“Sen güvenoyu talep ettin ama güven duyulmayı hak etmiyorsun” dedi.
Hızını alamamış olacak ki, Şansölye Scholz, aynı akşam Alman devlet televizyonu ZDF’e verdiği demecinde, “Fritze Merz erzaehlt gern Tünkram” (Arızalı-bozuk Merz, doğru olmayan tamamen uyduruk masallar anlatıyor) diyerek, Friedrich Merz’in kendisiyle ilgili iddialarının asılsız olduğunu söyledi.
Tabii Merz de aynı televizyon kanalına verdiği demecinde, “Bay Şansölye’nin beni böyle niteleyip bana böyle saldırmasına izin veremem” dedi.
Aynı zamanda “Ben onun seviyesine inmeyeceğim” diyerek dolaylı bir şekilde Şansölye Scholz’u ‘seviyesizlikle’ suçladı.
*
Evet…
Bakalım bu kavga ne kadar sürecek?
“Fritze Merz” söylemi kalıcı olacak mı?
Almanya’nın 1949’da 75 yaşındayken göreve başlayan ilk Başbakanı olan CDU’lu Konrad Adenauer’e “Der Alte” (ihtiyar-yaşlı) deniyordu.
Kendisinden sonra gelen CDU’lu Ludwig Erhard’a “Der Dicke” (şişman).
CDU’lu Kurt Georg Kiesinger’e “König Silberzunge” (Gümüş dilli Kral).
SPD’li Willy Brandt’a “Willy waehlen!” (Willy’yi seçmek” veya “Willy Wolke” (Bulut Willy).
SPD’li Helmut Schmidt’e her şeye çabuk ve yerinde yanıt verdiği için, “Schmidt Schnautze” (Çene Schmidt).
CDU’lu Helmut Kohl’e, yapılı olduğu için “Die Birne von Oggersheim” (Oggersheim’lı armut).
SPD’li Gerhard Schröder’e zenginlere yakın olduğu için “Genosse der Bosse” (Patronların yoldaşı).
CDU’lu Angela Merkel’e, kendisine baştan itibaren dönemin başbakanı Helmut Kohl sahip çıktığı için “Kohls Maedchen” (Kohl’ün kız çocuğu), sonradan da “Mutti” (Anne) denildi.
8 Aralık 2021’de göreve gelen ve 16 Aralık 2024’te güvenoyu oylamasını kaybettiği halde en az 23 Şubat 2025’te yapılacak erken geçimlerden sonra yeni bir hükümet kuruluncaya kadar görevde kalacak olan SPD’li Şansölye Olaf Scholz’a da “Klebe-Olaf” (Yapışkan Olaf), “Koma-Kanzler” (Koma Şansölye) ve “Resterampe-Discounter” (Ucuzluk mağazası) denilmekte.
*
Bekleyip göreceğiz, daha doğrusu duyacağız, okuyacağız Şansölye Olaf Scholz ve koltuğuna göz diken Friedrich Merz için bu lakapların ne kadar kalıcı olacağını.