Almanya’daki Mölln faciasının 28. yılı
Almanya’nın Hamburg yakınlarındaki Mölln kentinde, 23 Kasım 1992’de aşırı sağcıların kundakladığı evde hayatını kaybeden Bahide Arslan, Yeliz Arslan ve Ayşe Yılmaz anıldı.
Irkçılığın kınanması ve benzeri saldırıların bir daha yaşanmaması amacıyla düzenlenen programa, Türkiye’nin Hamburg Başkonsolosu Yonca Sunel, Mölln Belediye Başkanı Jan Wiegels, olayda hayatını kaybedenlerin akrabaları ve çevrede yaşayan Almanlar katıldı.
Her yıl dönümünde, yaşanan acı olayı, faillerini ve ırkçılığı kınadıklarını belirten Sunel, “Mölln’den sonra Solingen’i, Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütü cinayetlerini, Lübcke cinayetini, Halle ve Hanau saldırılarını lanetledik. 1990’dan bu yana yaklaşık 100 kişi aşırı sağ şiddet eylemleri sonucunda hayatını kaybetti. Başka bir araştırmaya göre bu sayı en az 208. Hayatını kaybeden Türk kökenlilerin sayısı ise 50’den fazla. Sadece geçen yıl Müslüman kurum ve temsilciliklerine yönelik 184 saldırı gerçekleştirildi.” dedi.
Konuşmasında Leipzig Üniversitesinin yaptığı araştırma sonucuna atıfta bulunan Sunel, buna göre Almanlar’ın üçte birinin yabancılara karşı çekinceli olduklarının tespit edildiğini aktardı.
Almanya’da her iki Almandan birinin, İslam’ı “tehdit” olarak gördüğünün araştırmalar sonucunda ortaya konulduğunu vurgulayan Sunel, “Göç hikayesinin başladığı 1960’lı yıllardan bu yana ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslam düşmanlığı giderek artan bir tehdit haline geldi. Dört kuşaktır Almanya’da yaşayan Türkler, yıldırma, tehdit, korkutma amaçlı olaylara ve saldırılara rağmen Almanya’ya aittirler ve burada varlıklarını sürdürecekler.” ifadelerini kullandı.
Sunel, ayrıca Mölln Belediye Başkanı Jan Wiegels’e de seslenerek, “Sayın Başkan, Mölln’ü evi bilen 3 insan, 28 yıl önce alevler arasında kalarak hayatlarını kaybetti. Onların anısını yaşatmak için yılda bir kere düzenlenen törenler yeterli değil. Mölln Belediyesi olarak onların isimlerinin, içinde çocukların oynayacağı, çiçeklerin ve ağaçların büyüyeceği bir parkta yaşatılmasının toplumsal dayanışma açısından da güzel bir mesaj olacağını düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Biz buraya yanmaya öldürülmeye gelmedik
Faciada annesi ve kızını kaybeden Faruk Arslan, kundaklanan evin önüne çiçek bıraktıktan sonra yaptığı açıklamada, “50 yıldır burada yaşıyorum. Biz buraya ne yanmaya ne öldürülmeye geldik, biz buraya yaşamaya geldik.” dedi.
Arslan, Almanya’ya gelen Türkler’in burada tüm toplumla beraber yaşamak ve aile olmak istediğine işaret ederek, “Bizim beraber yaşamamıza engel olmak isteyenlere biz engel olmalıyız, onlara karşı birlikte durmalıyız.” ifadesini kullandı.
Faruk Arslan, Federal Meclis’te bulunan aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi (AfD) milletvekillerini de virüse benzeterek şunları söyledi:
“Bu yıl anma etkinliğini, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle az katılımla yapmak durumunda kaldık. Bu virüsün çaresi elbet olacak. Bilim adamları çare bulacaklar ama esas bizim ırkçılık virüsü kaybolmadı bu ülkede. Federal Meclis yani Bundestag içindeki virüsün temizlenmesi lazım. En büyük virüs Bundestag içinde yaşıyor. Bizim onlara karşı mücadele etmemiz gerekir. Benim için en büyük virüs onlar.”
Mölln’de 23 Kasım 1992’de kundaklanan evde, 10 yaşındaki Yeliz Arslan, 14 yaşındaki Ayşe Yılmaz ve 51 yaşındaki Bahide Arslan yaşamını yitirmişti.
Saldırıyı gerçekleştiren 2 Neonazi, 15 yıl cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılmıştı.
Mölln faciası, Almanya’da Neonazilerin gerçekleştirdiği ilk ırkçı kundaklama olarak tarihe geçmişti.