Oto ustalığından minyatür hat sanatçılığına
Adana’da uzun yıllar oto döşemeciliği yaparken içindeki sanat aşkına kapılıp yaşamını bu yönde düzenleyen 37 yaşındaki İlker Yılmaz’ın yaptığı minyatür hat eserleri ilgi görüyor.
Okul hayatıyla birlikte babasının dükkanında çıraklık yapan Yılmaz, lise eğitiminin ardından usta olup tamamen babasının yanında çalışmaya başladı.
Bir yandan mesleğini yapan Yılmaz, bu dönemlerde sanata olan duyarlılığı nedeniyle ağaç gibi malzemelerden figürler yaptı, amatör olarak kara kalem ve tezhip çalışmaları gerçekleştirdi.
Yirmi yıl oto döşemeciliği yapan Yılmaz, 5 yıl önce televizyonda izlediği minyatür hat konulu bir belgeselden sonra bu sanata yöneldi. Kabak çekirdeğinden yengeç ayağına, mercimek ve pirinç tanelerinden kuş tüylerine kadar eline geçen küçük nesnelere hat eserleri, silüetler ve manzara resimleri çizen Yılmaz’ın eserleri oldukça ilgi görüyor.
Minyatür hat eserleri yaparken dükkana gelen bir müşterisinin “sen buraya ait değilsin” sözüyle cesaret bulan Yılmaz, son kararını verip zanaattan sanata yöneldi.
34 yaşında üniversite sınavına giren Yılmaz, 3 yıl önce sınavı kazanarak Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde seramik bölümüne yerleşerek okullu sanatçı olma yolunda da ilerliyor.
Üniversite eğitimine devam ederken eser üretmeyi sürdüren Yılmaz’ın en büyük hedefi, sanatını daha ileri götürmek.
Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilkokula başladığında öğretmeninin, kendisini, yazıları çok küçük boyuttu yazması nedeniyle annesine şikayet ettiğini, daha o zamanlardan bu alışkanlığının, minyatür hat yapmaya uygun olduğunu söyledi.
Bu sanata yönelmesine vesile olan, televizyonda izlediği belgesele ilişkin Yılmaz, “Bu, zaten benim ruhumda varmış. Belgesel bende çok büyük bir devrim yarattı. Ben o zamana kadar böyle bir sanat dalı olduğunu bilmiyordum. Demek ‘böyle bir şey yapılabiliyormuş’ diye düşünerek hemen çalışmaya başladım.” dedi.
Yılmaz, o dönem tezhip çalıştığı için bir mercimek tanesi alıp üzerine yazmayı denediğini belirterek, şöyle devam etti: “Yapabildiğimi gördüm. İlk çalışmamda ahşaptan yaptığım elif harfi üzerine mercimek tanelerine Esmaül Hüsna yazdım. Çünkü Kuran-ı Kerim de ilk elif harfiyle başlıyor. Ben de bu sanata başlarken bu yeteneği bana bahşettiği için ‘Rabb’ime nasıl hamdederim, onun isimlerini ve şükrederim, hamdederim, teşekkür ederim, seni seviyorum’ derim diye düşündüm.”
Yılmaz, “Kapıya çıkıyorum ayağımın dibinde bir tüy buluyorum, çantama alıyorum. Onlar benim kapımı çalıyor. Ben onları kucaklıyorum. Bana hikayeler anlatıyorlar ben de kendi hikayemden koyuyorum. O şekilde sahipsiz nesnelerle çalışmayı seviyorum. Özel olarak hazırlanmış bir düzenek yerine kimsenin yüzüne bakmadığı sahipsiz olan nesneler.” diye konuştu.
Zanaattan sanata yöneldi
Yılmaz, sanatını devam ettirirken oto döşemeciliğini de sürdürdüğünü anlattı.
“Zanaatla uğraşmam babamın rüyasıydı. Ben kendi yolumda gitmeye karar verdim” diyen Yılmaz, şunları anlattı: “Asıl kırılma noktası, sanayide çalışırken dükkana gelen bir müşterimin ‘sen buraya ait değilsin’ demesi oldu. Radikal bir kararla hayallerimin peşine gitmeye karar verdim. Üniversite sınavına başvurdum. Barajı geçtim Güzel Sanatlar Fakültesi yetenek sınavına girdim. Hiçbir sanat eğitimi, kurs almadım. Bakkaldan aldığım H1 kalemle üç aşamalı sınavı geçip kazandım.”
Yılmaz, sınavı kazanana kadar kimseye konudan bahsetmediğini, kazanınca özellikle birlikte çalıştığı babasına nasıl söyleyeceği konusunda endişelendiğini dile getirdi.
Yılmaz, şöyle devam etti: “Ben sanıyordum ki babama söylediğimde yaptığım zaman kalbine inecek. Hiç öyle olmadı. Meğer ben büyütmüşüm. Sadece tebessüm etti ‘mutlu olduğun yola git oğlum. Nerede mutlu olduğunu hissediyorsan oraya git sana bir şey söyleyemem.’ dedi. Eşime de kayıt yaptırdıktan sonra söyledim. O da saygı gösterdi. Böylece eğitim hayatım da başladı.”
Yılmaz, halihazırda geçimini okuldaki not ortalaması nedeniyle aldığı burs ve ailesinin desteğiyle sürdürdüğünü sözlerine ekledi.