Türkiye’nin hayırsever sefiresi: Dışişleri Üstün Hizmet Ödüllü ‘Türkiye Anne’
Türkiye’nin eski Darüsselam Büyükelçisi olan eşi Ali Davutoğlu’nun diplomatik kariyeri boyunca Türkiye’nin yurt dışındaki temsiline “hayırsever” imzasını atan Yeşim Meço Davutoğlu, bulundukları son ülke Tanzanya’da, halkın kendisine verdiği “Mama Turkey” yani “Türkiye Anne” adıyla, eşi emekli olduktan sonra da iz bırakmaya devam ediyor.
Evlendikten sonra diplomatik yaşamın temposuna yardım faaliyetleriyle katılan Sefire Davutoğlu, eşinin görev aldığı ülkelerde dış temsilcilik personeli gibi çalışmasıyla tanınıyor.
Sefire Davutoğlu, savaş yorgunu Bosna Hersek’te eşinin başkonsolos olduğu dönemde, Mostar’da Boşnak ve Hırvat kadınları el sanatları kursunda buluşturdu, siyasetin bir araya getirmek için çabaladığı iki küs halkın barış adımlarına katkı sağladı.
Libya’daki iç savaş sırasında Türkiye’nin en büyük tahliye operasyonlarından birinde vatandaşların seyahat belgelerinin düzenlenmesinden, tahliye sırasında yiyecek içecek sağlanmasına kadar her adımda başkonsolosluk ekibiyle birlikte koşturdu. Bir saldırı olmasından korkup tahliye gemisine binmeye çekinen Türk vatandaşlarına da onlarla birlikte gemiye binerek güven verdi.
Bir diplomatın eşi olmayı, manevi getirisi yüksek bir mesleğe dönüştüren Davutoğlu, eşinin Tanzanya’daki görevinde ise kimsesiz çocukların, engellilerin, albinoların, kadınların destekçisi, herkesin annesi oldu.
Ülkede Aşure Vakfı ile Aşure Yetimhanesini kurdu, Tanzanya’nın dört bir yanına engelli bisikletlerinin, protez uzuvların gitmesini sağladı, dikiş makinesi dağıtarak kadınların kalkınmasına, albinolara destek vererek ülke çapında bu konuda farkındalık oluşmasına çabaladı. Suya erişmek için kilometrelerce yol yürümek ya da yağmur yağmasını beklemek zorunda olan halk için yüzlerce su sebilinin açılmasına vesile oldu.
Türk Büyükelçi Davutoğlu’nun eşini kimi zaman su sebili açılışında, kimi zaman kimsesiz bir çocuğun ameliyatı için hastanede gören Tanzanya halkı, ona “Mama Turkey” yani “Türkiye Anne” diye seslendi. Türk sefire, artık Yeşim Davutoğlu adıyla değil, ülkesinin adıyla tanınıyor.
Oğulları Balkan’a kardeş olarak Tanzanya’da evlat edindikleri Ayşe ve Osman’la büyüyen Davutoğlu ailesi, Büyükelçi mayıs ayında emekli olsa da bir süre daha Tanzanya’da yaşamaya ve ülkedeki hayır işlerine devam edecek.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Türkiye’nin tanıtımına katkıları dolayısıyla geçen hafta kendisine Dışişleri Bakanlığı Üstün Hizmet Ödülü takdim edilen Sefire Davutoğlu, bir diplomat eşi olarak hayata geçirdiği projeleri, ailesiyle bir arada AA muhabirine anlattı.
“Yardım etmeyi ailemde gördüm”
Sadece Afrika’da yaptıklarına değil, tüm hayatına ödül verilmiş gibi hissettiğini anlatan Yeşim Davutoğlu, “Ödülümü aldım ama inşallah ödülüm bu dünyada kalmaz çünkü ben gerçekten bu dünyada ödül almak için bir şey yapmadım. Hep Allah rızası için yaptım.” diye konuştu.
Davutoğlu, çocukluğunun engelli halasıyla geçtiğini ve yardımseverliğin hayat felsefesi olduğunu belirterek, “Ben yardım etmeyi, zor durumdaki insanın, acizin yanında olmayı ailemde gördüm.” dedi.
“İsmimi bilmezler, ülkemle anılıyorum”
İhtiyaç sahiplerinin yanında olmaktan onur duyduğunu söyleyen Sefire Davutoğlu, “Afrika’da olmayı büyük bir kısmet olarak nitelendirdim. Allah yanıltmasın, daha yaşlanana kadar Afrika’ya hizmet etmek istiyorum çünkü dünyanın Afrika’ya borcu var.” diye konuştu.
Davutoğlu, şöyle devam etti: “İnşallah Allah katında da kul gözünde de takdir edilmiş oluyoruz. Olduk ki orada ‘Mama Turkey’ dediler. Bir kadın için ülkesinin adıyla seslenilmesinden ötesi yok, bundan büyük bir şey yok. Ben bugüne kadar hep ‘hiç’ olmayı isteyen bir kadınım. ‘Mama Turkey’i duyduğum zaman ‘artık hiçliğim başlıyor mu, kimse Yeşim’i tanımayacak ve sadece ülkemle anılacağım herhalde’ diye düşündüm ve hep öyle anıldım. İnanın gidip sorsanız ismimi bilmezler, ‘Mama Turkey’ diye bilirler.”
“Engelli bisikletlerimiz Türk bayrağını her yere taşıdı”
Sefire Davutoğlu, yapılan hayır işlerinin başka hayırlara da vesile olduğunu dile getirerek, “Biz orada bunları yaptıktan sonra öbür ülke büyükelçi eşleri, büyükelçiler bizden çok örnek aldı. ABD Büyükelçisi bile eşimi arayıp, ‘Eşiniz kampa gitmiş, benim eşim de gitmek ister. Nasıl gidilir, ne olur bize yol gösterin.’ dedi.” ifadelerini kullandı.
“Orası öyle bir dipsiz kuyu ki bir ihtiyaç varsa diğer ihtiyaçların arkası geliyor.” diyen Davutoğlu, Tanzanya’da sağlık koşullarının yetersizliğinden dolayı tedavi edilemeyen uzuvların ampute edildiğini, bu yüzden ülkede çok sayıda engelli birey olduğunu anlattı.
Davutoğlu, “Engelli bisikletleri yapmaya başladım. Arkalarına da Türk bayrağı koyduk. Bizim gidemediğimiz yerlere bile bisikletlerimiz gitti. Nerenin bayrağı olduğunu bilmeyenlere de Türkiye’yi böyle öğrettik.” dedi.
“Sebillerden su içenler dua ediyor”
Bir sponsor bularak kadınlar için dikiş makinesi kampanyası açtığını anlatan Davutoğlu, “Kadınlarımıza dikiş bilmeyenlere dikiş öğrettik belediye başkanıyla. Su kuyuları, zaten bilinen bir şey. Su için ya 15 kilometre yol yürüyorlar ya da yağmurun yağmasını bekliyorlar, kendi gözümüzle gördük. Ben suyu açıyorum, yedi kurnalı sebil açıyorum. Önce kendim içiyorum. Kendim içemeyeceğim bir suyu o halka da içirmemek adına.” ifadelerini kullandı.
Şimdiye kadar 300 civarında su kuyusu açtıklarını söyleyen Davutoğlu, şöyle devam etti: “Ülkemizin insanı çok duyarlı. Mesela bir ölüm yaşanıyor ailede. Diyorlar ki ‘Aile büyüğümüzü kaybettik Yeşim Hanım, onun adına bir sebil açtırabilir miyiz?’ Bu, onun hayratı gibi. Veya birinin doğum günü oluyor, ona bir sebil açmak istiyorum diyorlar. Bundan öte bir hediye olabilir mi? Öteki hediyelerin hepsi maddi hediyeler. Tektaş bile alsanız onun da büyüğünü düşünüyorsunuz. Ama o sebilden her gün onlarca insan su içiyor ve o isme onlarca defa dua geliyor.” ifadelerini kullandı.
“Albinolara yönelik vahşetin durdurulması için çok çaba gösterdik”
Albino Türk Köyü projesine ilişkin Davutoğlu, “O köyü kuramadık ama vahşetin durdurulması için çok çaba gösterdik ve çok başarılı olduk. Bundan 7-8 ay önce oranın belediye başkanı bizi ziyarete geldi ve bize teşekkür etti.” dedi.
Bu adımların da herkes için örnek teşkil ettiğini anlatan Yeşim Davutoğlu, “Tanzanya’nın Dışişleri Bakanı, büyükelçileri toplayıp albinolarla ilgili konuşma yaptığında ‘Ne olur bu konuda bizi kınamayın, eğer bir şeyler yapmak istiyorsanız Türk Büyükelçisinin eşini örnek alın.’ dedi. Tanzanya Başbakanı, bana ‘Kardeşim’ hitaplı bir teşekkür mektubu gönderdi ve mektubun sonunda ‘Kardeşim ne olur bizi bırakma.’ diyor. Çünkü onların bu albino meselesiyle ilk ilgilenen ülke bizdik.” diye konuştu.
Eşinin mayısta emekli olduğunu ancak Tanzanya’daki yetimhanenin yanındaki araziye üç katlı daha modern bir yetimhane yapılacağı için bir süre daha orada yaşayacaklarını anlatan Davutoğlu, “Bu yıl Tanzanya’da yaşamaya karar verdik ama biz belki Tanzanya’da daha çok uzun yıllar yaşayacağız. Biz orada yaşamayı tercih ediyoruz çünkü orada maneviyat içindeyiz. Tanzanya hikayemiz hiçbir zaman bitmeyecek.” dedi.
Osman ve Ayşe’yle aileleri büyüdü
Sefire Davutoğlu, kendilerine Tanzanya’da Ayşe ve Osman’ı evlat edinmenin de nasip olduğunu anlattı.
Bugün 15 yaşındaki Ayşe’yi aslında 2013 yılında yetimhanede tanıdığını ve evlat edinmeyi düşündüğünü ancak bir dönem Ayşe başka bir yere gönderildiği için izini kaybettiğini söyleyen Davutoğlu, “10 ay sonra Ayşe’yle bir çarşıda kalabalıkta ben arabanın içindeyken, Ayşe de sokakta yürürken karşılaştık. Yani Ayşe’yi bize Allah verdi.” ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, bugün 5 yaşında olan Osman’ın ise yetimhaneye her gelenin dikkatini çeken hareketli, çok zeki bir çocuk olduğunu belirterek, “Rahmetli babamın bir sözü vardı, “Adam olun, kendi kendinizin torpili olun.” diye. Osman kendi kendinin torpili.” dedi.
Oğulları Balkan’ın da Osman’ı kardeş olarak çok istediğini anlatan Davutoğlu, “O zaman Büyükelçi bana ‘Anne sensin, sen iyi düşün’ deyince, ‘Benim evet dememle bir çocuğun hayatı değişecek, tamam.’ dedim ve Osman’ı aldık. Şimdi ne o bizsiz ne de biz onsuz yaşayabiliriz.” diye konuştu.
“Bir Türk sınırları aştığında Türkiye’dir”
Sefire Davutoğlu, merhum babasının, “eşini devlet işinde yalnız bırakma” nasihatini hiç unutmadığını belirterek, “İmanım, halka hizmetin Hakk’a hizmet olduğunu söyler. Önderim de şefkati merhem yapmış, dünyanın dört bir tarafında din, ırk, dil ayrımı yapmadan sıkıntıda olan insanlara yardıma koşan ülkem oldu.” dedi.
En büyük ödülün güldürdüğü yüzler olduğunu dile getiren Davutoğlu, “Bugün ülkemde tekrar ödül verilmesi ve bunu Cumhurbaşkanımızın vermesi beni çok gururlandırdı. Bir Türk sınırları aştığında Türkiye’dir. Mama Turkey ismiyle bu da kanıtlanmış oldu. Bana destek veren, inanan herkese, özellikle bütün Türk kadınlarına teşekkür ediyorum.” ifadelerini kullandı.
“Yeşim’in faaliyetlerine her zaman destek oluyorum”
Büyükelçi Davutoğlu da kariyerinin önemli noktalarında eşinin bir diplomat gibi kendisinin yanında olduğunu belirterek, “Yeşim beraberliğimiz süresince çok girişken, azimli, çalışkan, sempatik bir insan olarak her defasında hayır işleriyle uğraştı.” dedi.
Eşinin bütün hareket noktasının yardımseverlik olduğunu söyleyen Büyükelçi, savaşta çok tahrip olan Mostar’da el sanatları kursu düzenleyip kültür merkezi açtıklarını anlattı. Büyükelçi, “Boşnak ve Hırvat kadınlar aynı masada oturup el sanatları yaptılar. O arada uluslararası toplum da iki kurucu halkı bir araya getirmeye çalışıyor ama beceremiyordu. Anayasalar yapıyorlar, yine de beceremiyorlardı. Biz onları bir araya getirdik. Yan yana oturdular, sohbet ettiler. Aradan uzun zaman geçtikten sonra tekrar barışma ortamı yaratıldı.” dedi.
Davutoğlu, Libya’da Bingazi Başkonsolosluğu görevi sırasında da eşinin yardım defilesi düzenlediğini ve ülkede iç savaş çıkması nedeniyle Türk vatandaşlarının tahliye edilmesi sürecinde gece gündüz birlikte çalıştıklarını belirtti.
Sabaha kadar limanda vatandaşlarla beraber seyahat belgesi düzenlediklerini anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti: “Kaddafi havaalanını bombaladı. Uçaklar tahrip oldu. O arada gemi geldi. Uçakla gidilemiyor, artık gemiyle tahliye yapılması lazım fakat gemiyle gitmeye tereddüt gösteriyor vatandaşlarımız. Yeşim bana, ‘Ben de gideyim. Ben de gidersem onlara da cesaret gelir, sen o şekilde anlat.’ dedi. Bunun üzerine ben hitap ettim, ‘Can güvenliğiniz söz konusuysa, bakın ben de eşimi gönderiyorum. Dolayısıyla ben de fedakarlıkta bulunuyorum, siz de gemiye birlikte binin.’ diye. Onun üzerine ‘Başkonsolos böyle dediğine göre biz de binelim.’ diyerek hep birlikte gemiye bindiler. Orada beraber çalıştık. Elinde mühür, mühürleri basarak seyahat belgesi düzenledi vatandaşlarımıza.”
Eşinin Tanzanya’da da önemli işlere imza attığını anlatan Büyükelçi Davutoğlu, “Yeşim’in faaliyetlerine her zaman destek oluyorum. O, ödüle gerçekten layık bir kişidir. Sadece benim değil, Dışişleri Bakanlığımızın takdir etmesini de şükranla karşılıyorum.” diye konuştu.