UID Genel Başkanı Kuş’tan ‘Alman Birliği Günü’ mesaji
Köln. Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) Genel Başkanı Köksal Kuş,’Alman Birliği Günü’ ile ilgili mesaj yayınladı.
UID Genel Başkanı Köksal Kuş, ‘Alman Birliği Günü’ mesajında, “3 Ekim’de 45 yıl boyunca totaliter bir rejim tarafından bölünmüş bulunan Almanya’nın yeniden birleşme gününü idrak edilmektedir. 3 Ekim 1990 tarihinde, eski Doğu Almanya’nın Federal Almanya’ya katılım nişanesi olan Birleşme Anlaşması yürürlüğe girmiş ve böylece Almanya’nın bölünmüşlüğü de son bulmuştur.” dedi.
UID Genel Başkanı Köksal Kuş, mesajını şöyle sürdürdü:
Alman Birliği Günü, bu ülkenin vatandaşları olarak birlikte ne kadar çok şey başarabileceğimizi her zaman fark etmemizi sağlamaktadır. Birçoğumuz o dönemi yaşadık ve 33 yıl önce bugün hayatlarımızı neyin değiştirdiğini hala çok iyi hatırlayabiliyoruz.
Doğu Almanya’da bu bağlamda kullanılan “Biz halkız” sloganı da ilk olarak 1989/1990 yıllarındaki Pazartesi gösterileri sırasında Doğu Almanya hükümetini protesto etmek için atılan bir slogandı. Daha sonra dönüm ve geçiş olarak adlandırılan ‘Wende’ döneminde bu sloganın yerini hızla “Biz BİR halkız” ifadesi aldı. Ancak “Biz halkız” sloganı Almanya’da yüzlerce yıldır var olmuş ve Almanlar tarafından siyasi ayaklanmalar vesilesiyle birçok kez kullanılmıştı. Doğu Almanya’daki muhalif vatandaşların özgür iradeleriyle ve alışılmadık bir özgüvenle Almanya’nın barışçıl birliğini ve yeniden birleşmesini sağladıkları 2 Ekim’i 3 Ekim 1989’a bağlayan gece de durum yine böyleydi. Bu özgüven sayesinde 34 yıl önce bugün minnetle anabileceğimiz bir şey ortaya çıktı: O da özgür, birleşik, demokratik bir Almanya idi. Ancak bu özgürlük bize kendiliğinden gelmedi, bu özgürlük birlikte kazanıldı.
Her şeyden önce, Doğu Almanya’daki göstericiler ile hak ve özgürlük savunucuları sayesinde bugün bir ve tek olan Alman devletinde yaşıyoruz. O gün sokağa çıkan insanlar hakları için, özgürlükleri için, demokratik bir toplum için hayatlarını ortaya koydular, cesaret gösterdiler ve böylece büyük bir kişisel risk aldılar. Ancak totaliter olan komünizm tarafından daha fazla baskı altında tutulmak istemeyen bu cesur insanlar aynı zamanda Polonya’da, Çekoslovakya’da, Romanya’da ve Orta ve Doğu Avrupa’nın çeşitli ülkeleri ile Baltık Devletlerinde de vardı. Böylece Almanya ve Avrupa’nın bölünmesi tarih oldu ve sadece Almanya değil Avrupa da bugünkü haline gelebildi. Elbette Atlantik ötesi ve batılı müttefiklerimizin ve komşu devletlerin Almanya’nın yeniden birleşmesine verdikleri destek ve katkı da unutulmamalıdır. Onların Alman halkına duydukları güven olmasaydı, Almanya’nın birleşmesi bu şekilde gerçekleşemezdi. Bu nedenle bugün sadece Alman Birliğini değil, aynı zamanda Avrupa Birliğini de kutluyoruz. Böylece Almanya’nın birliği, Batı, Orta ve Doğu Avrupa devletlerinin de birliğini ve birleşik bir Avrupa’nın oluşabilmesini de desteklemiş ve hızlandırmıştır.
Almanya’nın yeniden birleşmesinden bu yana bu ülkede pek çok zorluğun üstesinden birlikte geldik ve hala gelmeye çalışıyoruz: Doğu Almanya’nın yeniden yapılandırılması ve Doğu Almanya halkının Federal Almanya’ya entegrasyonu; Hoyerswerda, Rostock-Lichtenhagen, Mölln ve Solingen’deki ırkçı katliamlar; 1990’ların sonunda ve 2000’li yılların sonunda yaşanan ekonomik ve mali krizler; 1990’ların ortalarındaki savaşların ardından Balkan mültecilerinin entegrasyonu; 11 Eylül 2001 ve uluslararası terörizm gibi sonuçları; Fukushima nükleer felaketi ve bunun sonucunda iklim sorunu ve sonuçlarına ilişkin farkındalık; hala tam olarak çözülemeyen ırkçı NSU cinayetleri; 2015’ten bu yana çok sayıda mültecinin kabul edilmesi; Korona pandemisi ve 2022’den bu yana Ukrayna’daki savaş ve onun sonuçları. Bu gelişmeler bizi uzun süre meşgul etti ve bir kısmı hala devam etmektedir.
Bugün Almanya’daki insanlar arasında endişe ve güvensizlik bir kez daha yükselmiş durumdadır. Nedenlerine gelince: Ukrayna’daki savaş sadece Ukrayna’yı değil, tüm Avrupa’nın güvenliğini tehdit etmektedir. Daha da fazlası: Tüm dünyada barış ve güvenlikle ilgili sorun ve korkular mevcuttur. Endişelerin ve güvensizliğin artması ekonomimiz ve enerji arzımızla da ilgilidir. Kısacası: Dünyanın yeniden düzenlenmesi, dizayn edilmesi söz konusudur. Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un ifadesiyle, insanlar zamanın değiştiğini hissetmektedir. İnsanlara feragat etmeleri telkin edilmektedir. Ancak halkın büyük bir bölümü Almanya, Avrupa ve dünya için geleceğin ne getireceğini merak etmektedir. Enflasyon ve artan kiralar, enerji ya da gıda maliyetleri giderek daha büyük yüklere yol açmaktadır. Birçok şirket ve işletme de endişe duymaya başlamış ve üretimini artık ülke dışına çıkarmayı düşünmektedir. İflaslar günlük yaşamın bir parçası haline gelmiştir. Almanya’da da yoksulluk, açlık ve sefalet artmaktadır. Açlık ve yoksulluk, ülkelerden kaçış hareketlerinin ve göçün ana nedenleri olarak savaşların yerini almaktadır. Ve bugün de yine maalesef enerji (petrol) ve tahıl ürünleri pek çok insan için zorlukla satın alınabilir duruma gelmiştir. Türkiye’nin aracılık ettiği yeni bir tahıl anlaşması milyonlarca insan için kalan tek umuttur. Ekosistemimiz de bizlere, ki işaretleri doğru yorumlayabilirsek, iklim ve çevre açısından imkanlarımızın ötesinde yaşadığımızı ve hareket ettiğimizi göstermektedir: Sel felaketleri, doğal afetler, sıcak hava dalgaları, orman yangınları ve kuraklık, doğanın bizden intikam aldığı çevresel olaylarından sadece birkaçıdır.
Berlin Duvarı’nın yıkılmasından yaklaşık 34 yıl sonra, yeniden birleşen ülkemiz Almanya birçok yeni zorlukla karşı karşıyadır. Bu zorlukların üstesinden ancak hep birlikte gelebiliriz. Bunu başaracağımıza inanıyoruz. Bunu birlikte başaracağız. Ve tabii ki: Bir olarak başaracağız. Çünkü bu ülkenin Türk kökenli vatandaşları olarak bizler de Almanya’nın ve bu birliğin bir parçasıyız.